top of page

Bir limited şirket ortağının limited şirketten ayrılması için üç yöntem bulunmaktadır:

  • Hisse devri,

  • Çıkma,

  • Çıkarılma

Limited şirketin ortakları kendi paylarını, aksi esas sözleşmede belirtilmediği müddetçe, devrederek ortaklıktan ayrılabilirler.

Limited şirket sözleşmesine hüküm koyulması şeklinde ortaklara şirketten çıkma hakkı tanınabilir. Bu hak şartsız olarak tanınmışsa, ortak herhangi bir sebep belirtmeksizin ve kendisinden herhangi bir şartın yerine getirilmesi istenmeksizin şirketten çıkma hakkını kullanabilir. Şirket ana sözleşmesi bu hakkı bazı koşullara bağlamış ise, ortak; şirket sözleşmesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi üzerine ortaklıktan çıkma hakkını kullanır.

Şirket sözleşmesinde ortaklıktan çıkma hususunun düzenlenmemiş olması, ortağın hiçbir surette şirketten çıkamayacağı anlamına gelmeyecek, ortak bu halde de çıkma hakkını kullanabilecektir. Ancak, bu durumda, ortağın mahkemeye başvurması ve çıkmanın haklı bir sebebe dayanması gerekecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu madde 638/2’de“Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.”denilmiştir. Hükümde yer alan “haklı sebeplerin” neler olduğuna ilişkin bir ibare ise mevcut değildir. Bu hususu mahkeme takdir edecektir.

TTK madde 638: “Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”

Ortaklardan biri çıkma hakkı çerçevesinde çıkma isteğini belirtir yahut haklı sebepler oluşur da çıkma davası açarsa, şirketin müdür/müdürleri diğer ortakları bu hususta haberdar edecektir. Yapılan bu bildirim üzerine, ortaklardan her biri, haberin kendisine ulaşma anından itibaren 1 ay içerisinde çıkmaya katılacağını müdür/müdürlere bildirerek, çıkma davası açılmış ise davaya katılarak çıkmaya katılma hakkını kullanabilecektir.

Şirket sözleşmesindeki hüküm nedeniyle yahut haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir ortağın şirketten çıkarılması halinde, çıkmaya katılma hakkı söz konusu olmayacaktır. Bu husus çıkmaya katılma halinin düzenlendiği TTK madde 639/4’te belirtilmiştir: “ Şirket sözleşmesindeki hüküm sebebiyle veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir ortağın şirketten çıkarılması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.”

 
  • 6 Kas 2021
  • 2 dakikada okunur

Anonim şirketlerin sona erme sebeplerinden biri olan iflas, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 529. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin iflas kararı ile birlikte, alacaklıların veya şirket yönetim kurulunun istemi doğrultusunda takipli, doğrudan ya da borca batıklık halinde gerçekleşebilmektedir. Anonim şirketin iflasına ilişkin İcra ve İflas Kanunu’nda genel iflas yolu, kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ve doğrudan iflas yolu şeklinde ayrım bulunmaktadır.

Alacaklıların talebi olmaksızın, TTK m. 376 uyarınca, şirket sermayesinin üçte ikisini aşan kısım yitirilmişse veya anonim şirketin aktifleri borçları karşılayamıyorsa, anonim şirketin yönetim kurulu derhal mahkemeye başvurarak ortaklığın iflasını talep etmekle yükümlüdür.

Yönetim kurulunun talebinin ardından mahkeme, takibe gerek kalmadan şirketin iflasına karar verebilmektedir. Mahkemenin verdiği iflas kararı iflas idaresine bildirilir ve iflas idaresi bu kararı ticaret siciline tescil ve ilan ettirir. Mahkemenin iflas kararı ile sona eren anonim şirket tasfiyeye girmiş olur. Tasfiye halindeki anonim şirketin varlığı tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam eder.

İİK’da düzenlenen üçlü ayrımdan biri olan genel iflas yoluyla takip, alacak TTK’da sayılan kambiyo senetlerine bağlı değilse söz konusu olmaktadır. Bu yolla takipte alacaklı icra dairesi aracılığıyla icra takibi başlatır. Borçlu, kendisine gönderilen ödeme emri üzerine yedi gün içinde borcunu öderse veya ödeme emrine itiraz ederse takip sona erer ya da durur. Bu durumda alacaklı, bir yıl içinde, hem itirazın iptalini hem de şirketin iflasını talep ettiği bir dava açma hakkına sahiptir. Borçlu borcunu ödemez ve ödeme emrine süresinde itiraz etmezse icra takibi kesinleşir ve alacaklı mahkemeden borçlunun iflasını talep edebilir. Mahkemenin vereceği iflas kararı sonrasında alacaklı, borçlunun mevcut taşınır ve taşınmaz mallarının satışını sağlayarak alacağını tahsil etme imkanına kavuşabilecektir.

Alacağın TTK’da sayılan kambiyo senetlerinden (bono, poliçe, çek) birine bağlı olması durumunda, ikinci bir ayrım olan kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu gündeme gelir. Bu iflas yolunun genel iflas yoluyla takipten farkı, ödeme veya itiraz süresinin beş gün olması ve mahkemenin iflas kararı vermeden önce depo kararı vermesidir. Borçlu, borcu yedi gün içinde mahkemenin veznesine depo etmezse iflas kararı söz konusu olur ve devamında genel iflas yoluyla takipteki prosedür uygulanır.

Son olarak, borçlu yurtdışına kaçmış veya yerleşim yeri tespit edilemiyorsa ya da borçlu alacaklıların haklarını tehlikeye düşürecek şekilde hileli davranışlar sergiliyor veya haczedilebilecek mallarını kaçırıyorsa alacaklı, icra takibine başvurmadan doğrudan doğruya borçlunun iflasını talep edebilir ve devamında genel iflas yoluyla takipteki prosedür uygulanır.

 
  • 6 Kas 2021
  • 1 dakikada okunur

Anonim şirketlerde sona erme kararının alınması ile şirket tasfiye sürecine girecektir. Tasfiye halindeki şirket tüzel kişiliğini koruyacak ve şirket organlarının görev ve yetkileri tasfiye amacıyla sınırlanmış olacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m.535/1 “Şirket tasfiye hâline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir.” düzenlemesi ile organların sınırları ifade edilmiştir.

Anonim şirket; esas sözleşmesi veya genel kurul kararıyla tasfiye memuru ataması yapabilecektir. Tasfiye memurları; pay sahiplerinden veya 3. kişilerden olabilecek fakat temsile yetkili tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması ve yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması aranacaktır. Tasfiye memurları; esas sözleşme veya genel kurul kararıyla aksi kararlaştırılmadıkça olağan ücrete hak kazanacaklardır. Yönetim kurulu, tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecektir.

Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılacaktır. Tasfiye işlerinin yönetim kurulu tarafından gerçekleştirildiği hallerde de ticaret siciline tescil ve ilan yapılması gerekmektedir.

Şirket esas sözleşmesi ile veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurları ve tasfiyeyi gerçekleştiren yönetim kurulu üyeleri; şirket genel kurulu kararı ile her zaman görevden alınıp yerlerine yenileri atanabilecektir. Tasfiye memurlarının görevden alınması tek bu yolla olmamaktadır. Şirket pay sahiplerinden biri; haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeden de tasfiye memurlarının görevden alınmasını isteyebilecektir. Mahkeme bu talebi yerinde görmesi halinde görevden alma kararıyla birlikte, yeni tasfiye memurları atama kararı da verebilecektir. Bu yolla atanan tasfiye memurları da diğerleri gibi ticaret siciline tescil ve ilan olunacaktır.

 

Soru, Görüş ve Önerileriniz için;

05465714049 - 05397842328

bottom of page